Gün batıyordu. Sisli, basık ve sıcak bir hava vardı. Şehrin üstüne çöken bunaltıcı güz sıcağı, akşamın karanlığıyla beraber sabahın ilk ışıklarına kadar tepelerin ardına saklanmaya hazırlanıyordu. İnsanlar koşar adım yürüyor, otobüsler vızır vızır işliyordu. Her telden ve tipten insan, akşamın bu saatinde bir an önce evlerine gitmeye çalışıyordu. Hepsine uzun bakıyor, kiminin yürüyüşü,…
Yazar: fildişikule
Ufuklara bakınca mı doğar kaçma arzusu?
Akdeniz
O kıvrımlı yokuştan ilk geçişi değil. Tıpkı yaya inilen bir yokuşta, bedenin hızını kesmeye çalışırken bükülen ayak parmakları gibi arabayı zapt etmeye uğraşırken harcadığı enerji onu yoruyor. Otuz sekiz derece sıcağın altında eriyen, asfalta sürtünürken yanan tekerden çıkan koku, onu biraz korkutuyor. Yolun sonu uçurum. Uçurumun üç beş metre altında alabildiğine mavi deniz…
Paranın Doğduğu Kent: Sardis (Sart) Gezisinden Notlar
PARANIN DOĞDUĞU KENT Sıcak, bunaltıcı bir gün. Gölmarmara’dan Salihli Ovası’na bakıyoruz. Bin tepelerden, Spil Dağı’na kadar uzanan ova, yeşilin her türlüsüne boyanmış. Ana yolun her iki tarafında, alabildiğine uzanan üzüm bağları var. Bahar mevsimi, tüm ovada yekpare vücut bulmuş. Akhisar’daki zeytin denizi burada yemyeşil bir üzüm denizine dönüşüyor. Üzümlerin arasında beyaz badanalı, basit, bağ evleri…
Yola Dönüş
“Uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar.” Yolda olmayı ne zaman bırakır insan? İçindeki tüm hevesleri, heyecanları ne zaman yitirir? Neden bırakır öylece? Hayallerinden vazgeçer mi insan? İçi dolu gülümsemelerden, şen kahkahalardan geriye suratsız, tatsız etten, kemikten, kandan yek vücut, nefes alan bir ceset olmaya neden gönüllü olur? Yürürken koşmalı,…
HAL HAL
Sabah olmasına rağmen güneş tüm yakıcılığı ile tepemde dönüp duruyor. Yalnızca benim üzerimdeymiş gibi hissediyorum. Ellerimi başıma götürüyorum. Kopkoyu saçlarımda alevden bir sıcaklık var. Kafa derim karıncalanıyor. Güneş, nefes alan, yaşayan, canlı olan ne varsa öldürmeye, kurutup soldurmaya yemin etmiş devasa bir yıldız gibi. Biraz öfkeleniyorum. Bunu bilinçli yapan, yaşayanlardan intikam almaya çalışan…
SAHTELİĞİN KRALLIĞI VE PSİKOLOJİSİ ÜZERİNE KISA BİR DENEME
“Öfke bir sınır savunmasıdır.” İnsan, toplumsal yaşam içinde aciz bir varlıktır. Gösterişli kıyafetleri, fütursuz lafazanlıkları ve politik duruşlarıyla modern hayatın kusurlu canlıları haline gelmekte epey yol kat etmişlerdir. Modern insan etrafında dönen bunca budalalığın, çirkinliğin ve laçkalığın çoğunlukla farkında olmakla beraber sanki olan bitenden bihabermişçesine davranmakta herhangi bir beis görmez. Ve hatta bazıları bunca…
KİŞİLİKLİ FİNCAN
Üzerine mavi akrilik boyayla, ünlü bir romandan birkaç cümle işlenmiş, bembeyaz porselen fincan elinden kayıverdi. Fincan, tezgâhta yuvarlanıp mutfak lavabosuna düştü. Köşesinden bir parça kırılmıştı. En sevdiği fincan takımı bozuldu diye biraz canı sıkıldı. Kırılmış fincana bakarken aklına, çocukken evde çay bardağını ya da porselen bir tabağı kazara kırdığında -kulakları çınlasın- annesinin nasıl…
Arabistan Battaniyesi
Pencereden gelen nemli, serin hava, örtünün dışında kalan yerlerini yalayıp geçti. Hafif bir ürpermeyle dizlerini karnına doğru çekip incecik pikenin altına sokuldu. Uykunun o en tatlı yerinde üşümekten garip bir haz duydu. Günlerden pazardı. Çocukluğundan beri pazar günlerini sevmezdi. Zihninde aşı boyalı köy lojmanı canlandı. Güneşli bir pazar günü isteksizce edilen kahvaltıdan sonra ev ahalisinin köşesine…
Bu Sıcakta
Bunaltıcı bir sıcak tüm şehri ele geçirmiş gibi. Denizin üzerindeki puslu sis, haziran sıcağının da etkisiyle yapış yapış bir nem olarak caddelerin kaldırım taşlarına, asfalta yayılıyor. Günlerden cumartesi. Meydan hıncahınç insan kaynıyor. Beş on metre ileride, ellerinde ne anlama geldiğini bilmediği bayraklar ve üzerinde ne yazdığını seçemediği pankartlarla hep bir ağızdan bağıran insan kalabalığı…